Yüksel: Savaşları derinleştiren politikalardan vazgeçilmelidir | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

Yüksel: Savaşları derinleştiren politikalardan vazgeçilmelidir

Bu haber 03 Şubat 2020 - 13:16 'de eklendi ve 105 views kez görüntülendi.

Muzaffer Yüksel: “Yüzyılın Antlaşması öz olarak; Filistin’i ayrı bir egemen devlet olmaktan çıkarmakta, Kudüs tamamen İsrail toprağı olarak kabul etmekte.”

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası  Adana Şube Başkanı   ve KESK Dönem Sözcüsü   Muzaffer Yüksel konu ile ilgili olarak  şu görüşleri paylaştı:

“İsrail, kentin doğusunu 1967’de işgal etti ve 1980 yılında tamamını başkenti ilan etti. Ancak bugüne kadar Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan hiçbir devlet olmadı. Filistinliler de Doğu Kudüs’ü ileride kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak görüyor. Oslo anlaşmalarında Kudüs’ün statüsü barış görüşmelerinin ileri aşamalarına bırakılmıştı.

Kudüs’ün statüsü, İsrail-Filistin çatışmasının da en merkezi sorunlarından birini oluşturuyor. İsrail, 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nda o zamana kadar Ürdün’ün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüs’ü işgal etti. O tarihten bu yana da İsrail işgali altında bulunuyor. İsrail, 1980 yılında kabul ettiği kanunla Kudüs’ü “bölünmez başkenti” ilan etti. Ayrıca aynı kanunla kentte yaşayan Araplara vatandaşlık verildi. Araplar da Doğu Kudüs’ü ileride kurulması muhtemel Filistin devletinin başkenti olarak kabul ediyor. 1993 yılında imzalanan Oslo Barış Anlaşmaları’nda Kudüs’ün nihai statüsünün barış görüşmelerinin ileri aşamalarında ele alınması öngörülüyor. İsrail devletine ait meclis, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklar gibi resmi kurumlar Kudüs’te yer alıyor.

Ancak İsrail’in Kudüs üzerindeki başkent ilanı uluslararası alanda tanınmıyor. İsrail büyükelçiliğini Kudüs’te tutan hiçbir ülke bulunmuyor. Trump’ın açıklaması bu anlamda bir ilk olma özelliği taşıyor. Türkiye’nin de İsrail Büyükelçiliği Tel Aviv’de bulunuyor. Ancak Türkiye, Kudüs’te diplomatik temsilcilik bulunduran az sayıda ülkeden birisi.

Türkiye’nin Filistin yönetimi ile ilişkilerini sürdürmek amacıyla Kudüs’te başkonsolosluğu bulunuyor. Kudüs Başkonsolosluğu’nda Türkiye büyükelçi düzeyinde temsil ediliyor. İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal etmesinden bu yana kentteki Yahudi nüfus da önemli bir artış kaydetti. 1967 yılından bu yana İsrail burada en az 10 yerleşim birimi kurdu. Buraya yaklaşık 200 bin civarı Yahudi yerleştirildi.

Uluslararası hukuk tarafından Kudüs’teki Yahudi yerleşimleri yasa dışı kabul ediliyor. Ancak İsrail, buna itiraz ediyor. Kudüs’te yaklaşık 850 bin kişi yaşıyor. Nüfusun yüzde 37’sini Araplar, yüzde 61’ini de Yahudiler oluşturuyor.

DOĞU KUDÜS 50 YILDIR İŞGAL ALTINDA

Dünyanın en kadim kentlerinden Kudüs, bugün Orta Doğu’daki sorunların merkezinde yer alıyor. Üç semavi dinin de Kudüs’te kutsal mekanlarının bulunması, kentin tarih boyunca uluslararası öneme sahip olmasına yol açtı. Müslümanlar için en kutsal yerlerden biri kabul edilen Mescid-i Aksa ve Kubbet’üs Sahra’nın bulunduğu Harem-üş-Şerif, Doğu Kudüs’te yer alıyor. Muhammed Peygamber’in buradan göğe yükseldiğine inanılıyor.

Yahudiler için Mescid-i Aksa’nın hemen altında yer alan ve Süleyman döneminde yapılan tapınağa ait olduğuna inanılan Ağlama Duvarı yer alıyor. Burası Yahudilik inancının en kutsal mekanı. Hıristiyanlar için ise Kudüs’te bulunan Kutsal Kabir Kilisesi’nde İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği ve kabrine konulduğu düşünülüyor. Bu kilise, aralarında Rum Ortodoks Patrikhanesi, Roma Katolik Kilisesi ve Ermeni Patrikliği’nin de olduğu farklı mezheplerin temsilcileri tarafından yönetiliyor.

Filistin sorunu konusunda ABD Trump yönetiminin İsrail yanlısı politikaları “Yüzyılın Barış Projesi” adı altında yeni bir işgal harekâtına dönüşmüştür. ABD’nin, İsrail ve kimi Körfez ülkeleri ile işbirliği içinde hazırladığı ve adını ‘Yüzyılın Anlaşması’ koyduğu proje kapsamında Bahreyn’in başkenti Manama’da organize ettiği ‘Refah için Barış’ konferansı ile alt yapısı hazırlanan antlaşmanın 28 Ocak 2019 tarihinde Trump ve Netanyahu tarafından çözüm olarak sunulması çözüme yönelik açık bir provokasyondur”

Filistinli örgütler ve birçok ülke tarafından ret edilen Antlaşma taslağı/projesi, Filistin’i yeniden işgal girişimi ve projesidir. Yüzyılın Antlaşması öz olarak; Filistin’i ayrı bir egemen devlet olmaktan çıkarmakta, Kudüs tamamen İsrail toprağı olarak kabul etmekte, Kudüs’ün küçük bir köyü olan Ebu Dis Köyü Filistin’e sözde bir başkent olarak göstermekte, Filistinli mültecilerin uluslararası yasalar gereği sahip oldukları geri dönüş haklarını iptal ederek ilelebet sürgünde yaşamaya mahkûm bırakmaktadır.

Proje Filistin halkının eşitlikçi, özgürlükçü temelde bağımsız devlet olma isteğini, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkını ortadan kaldırmayı, İsrail ve ABD sermayesinin çıkarlarını ve Ortadoğu’da hegomonik üstünlüklerini hedeflemektedir. Daha kısa vadede ise Projeyi kabul etmeyeceği açık olan Filistin halkına ve Filistinli örgütlere yönelik yeni yaptırım ve baskıları da “projeyi kabul etmediler” adı altında meşrulaştırma amacı gütmektedir.

Konfederasyonumuz dün olduğu gibi bugün de sorunların diyalog yoluyla barışçıl, eşitlikçi, özgürlükçü temelde çözümüne dair ilkesini, inancını ve tavrını korumaktadır. Bu temelde Yüzyılın Barış Projesi adıyla sunulan provokasyonu oldukça tehlikeli bulmaktayız. Bu tür girişimlerin sonuç yaratmadığı, aksine Filistin halkının aleyhine sonuçlar doğurduğu, çatışmalı süreci kalıcı hale getirdiği geride bıraktığımız yüzyılda defalarca kanıtlanmıştır. Dolayısıyla sadece proje değil emperyalist güçler de bölgeden geri çekilmeli; çatışmaları, savaşları derinleştiren politikalardan vazgeçilmelidir”