ATATÜRK ÖLDÜ MÜ? | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

ATATÜRK ÖLDÜ MÜ?

Bu haber 26 Kasım 2020 - 16:01 'de eklendi ve 162 views kez görüntülendi.

Yıllar hatta yıllar yıllar önceydi. İlkokula yeni başlamıştım. Altı yaşımdaydım. Hepinizin bildiği gibi 10-17 Kasım Atatürk Haftasıdır. Okullarda hafta boyunca Atatürk anlatılır. Öğretmenim de bu münasebetle kasım ayının ikinci haftasında Atatürk’ü anlatmıştı. Öyle güzel anlatıyordu ki adeta nefes almadan onu dinliyordum. Sonra duyduğum acı haber beni tarif edemeyeceğim derecede üzdü. Bu, kısacık ömrümde aldığım ilk ölüm haberiydi. İstanbul Çengelköy İlkokulu’ndaki ilk öğretmenim Mürüvvet Çalık “Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de öldü.” diyene kadar dersi pürdikkat dinliyordum. Aldığım ölüm haberinden sonra bir anda dersten kopmuştum. Ağlamak istiyordum ama bana tembihlendiği üzere sınıfta ağlayamazdım. Hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dudaklarımı ısırıyordum. Benim için dünya durmuştu.

Paydos zili çalar çalmaz aynı okulda okuduğum ablamla ve yol arkadaşlarımla beraber evin yolunu tutmuştum. Yolda suskundum. Sessiz, sakin, kurallara uyan, problemsiz bir çocuktum. Şimdi ise hayatımın en büyük sorunuyla karşı karşıyaydım. Evimizin duvarlarında boy boy fotoğrafları asılı olan, henüz okula başlamadan sevdiğim, hayran olduğum Atatürk ölmüştü. Yılları algılayamıyordum. Sanki Atatürk o anda ölmüştü ve o haberi ilk öğrenenlerden olmuştum. Çocuk aklımla bunu aileme nasıl söyleyeceğimi düşündüm, bana göre evde kimse bilmiyordu bu acı haberi ve ilk defa benden duyacaklardı.

Kapıyı her zaman olduğu gibi annem açmıştı. O dakikaya kadar ağlamamak için kendimi çok sıkmıştım. Zembereğinden boşanan saat misali bir anda gözyaşlarım sel olmuştu. Çantamı antreye atmıştım. Ayakkabılarımı da sağa sola fırlatarak yatak odasına koşmuştum. Annem şaşkın bir vaziyette: “Ne oldu? Neyin var?” demişti. “Atatürk ölmüş. Sen duydun mu hiç? Atatürk nasıl ölür anne?”  Annem Atatürk’ün yıllar önce öldüğünü açıklamaya çalıştıysa da beni teselli etmeye muvaffak olamamıştı. Akşam babam işten dönene kadar yemeden,  içmeden sürekli ağlamıştım. Babam da teselliye çalışmıştı beni… Elden ne gelirdi? Maalesef kabullenmekten baka seçeneğim kalmamıştı ki!

Geçenlerde “Atatürk ölmüş sen biliyor musun?” diye annesine soran ve hüngür hüngür ağlayan minik kızın videosunu izlerken bu anımı hatırladım. Bir de yaşadığımız şu günleri düşündüm. “Atatürk 10 Kasım 1938’de öldü.” diye ağlamamam lazımmış. Aslında Atatürk o zaman ölmemiş meğer… Atatürk, şimdi ölmüş aslında…  Yedi düvele karşı savaşmış ve bu toprakları bizlere armağan etmiş. Biz ise bu yurdun kıymetini bilememişiz. Kardeş kardeş yaşamayı becerememişiz. Oysa Atatürk: “Yurtta sulh, cihanda sulh.” demişti.

Vatan- millet- bayrak için şehit düşen gencecik askerlerimiz varken bizler moda, eğlence, evlilik, paparazzi, macera programları izlemişiz. Şehit düşenlerin “Allah’ım sen vatanımı ve milletimi koru! “ “Her şey vatan için!” son sözlerini duymamışız. Meğer “Atatürk’üm izindeyiz.” derken onun izinden gitmiyormuşuz da yıllık izinde olduğumuzu filan ima ediyormuşuz.

Dün üç ilde, üç çatışmada beş şehit vermişiz. İçim yanıyor. “Allah rahmet eylesin!” demekten ve ruhlarına yolladığımız Fatihalardan başka elimizden ne geliyor ki! Ne sizin bir damla kanınızın hakkını; ne ananızın bir damla sütünün hakkını; ne babanızın, eşinizin, evladınızın tek damla gözyaşının hakkını ödeyemeyiz. İşte bu vebalin ağırlığı altında eziliyoruz.

Yüce Allah’tan şehitlerimiz için rahmet, şehit aileleri için sabır diliyorum. Şanlı Türk Ordusunun daima muzaffer olmasını, bayrağımızın her zaman yücelerde dalgalanmasını,  milletimizin özlediği huzura kavuşmasını, anaların yüreğinin yanmamasını temenni ediyorum. Mümkünse “Yurtta sulh, cihanda sulh!” istiyorum. Allah korusun, bunu beceremediğimiz gün, Atatürk’ün öldüğü gün olacaktır.

Harika Ufukharikaufuk@hotmail.com