Çocuklarımızı tarikat yurtlarına muhtaç etmeyeceğiz | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

Çocuklarımızı tarikat yurtlarına muhtaç etmeyeceğiz

Bu haber 20 Ocak 2022 - 16:54 'de eklendi ve 206 views kez görüntülendi.

Adana Tabip Odası Başkanı Uzman Dr. Selahattin Menteş, barınamayan öğrencileri tarikat yurtlarına mahkum etmeyeceklerini söyledi.

BU ÇOCUKLARA BAKAMIYORSAK VAY HALİMİZE

Birbuçuk TV’de gazeteci Murat Yıldız’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Defteri programına konuk olan Başkan Menteş,  Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın aile baskısı yüzünden kaldığı cemaat yurdunda maruz kaldığı durumlardan ötürü canına kıymasıyla ilgili bir soru üzerine, “İki milyon kişinin girdiği bir sınavda ilk 10 binlere 20 binlere girmiş olan bir çocuğumuzdu o. Devletin asli görevi bu çocuklara yurt yapmak, barınmasını sağlamaktır. Bu çocuklarımızın şıhların, şeyhlerin, tarikatların, meczupların eline düşürmemek için ne gerekiyorsa benim vergimle yurt yapmaktır. Bizim bir çocuğumuz meslektaşımız canına kıymıştır. Bu çocuklara bakamıyorsak vay halimize” ifadelerine yer verdi.

BARINMA SORUNU OLAN BİZE ULAŞSIN

Öğrencilerin barınma sorunuyla ilgili Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Meryem Tuncel ve dekan Derya Gümüldür ile görüştüğünü belirten Menteş, “Yurt taleplerinin karşılandığını belirttiler ve bu konuda çok duyarlılık gösterdiler. Adana’da barınamayan öğrenciler varsa Adana Tabip Odası olarak biz onlara sahip çıkacağız. Gelsinler beni bulsunlar. Yurt ya da barınacak yer de buluruz. Biz o çocuklarımızın o sorunlarını çözeriz. Adana ve civarında yaşayan bütün çocuklarımıza sahip çıkarız. Anneler,. Babalar da bize ulaşabilir. ‘Çocuğum barınamıyor, çöz sorunu’ desinler çözelim. Çocuklarımızı tarikat yurtlarının eline bırakmayacağız” dedi.

TIP Fakültesi öğrencileriyle sık sık bir araya geldiğini anlatan Adana Tabip Odası Başkanı Uzman Doktor Selahattin Menteş, 2021 yılında 8 bin hekimin devletten ayrıldığına dikkat çekti.

Menteş’in canlı yayında öne çıkan açıklamaları şöyle:

“Zaman zaman öğrenciler, alt sınıfları odamızda kahvaltıya alıyoruz onlara bir perspektif sunabilir miyiz diye. TIP fakültesi öğrencileri daha birinci sınıftan itibaren Almanca kursuna gidiyor. TUS dershanelerini çok desteklemiyorum buraya gidenlerin çoğu birinci sınıftan Almanca kursuna gidiyor. Öğrenciler ‘Başkanım bizim bu ülkeye verebileceğimiz, bu ülkenin bize verebileceği bir şey yok. Çünkü biz mezun olduğumuzda neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz’ diyorlar. Cumhurbaşkanı, Sağlık bakanı başını elinin arasına alıp düşünecek. Cumhurbaşkanı kabinesini toplayacak ,’biz niye bu doktorları burada tutamıyoruz’ diye yatmayacak uyumayacak, oturup konuşacak çözüm üretecek.

1408 HEKİM MÜLTECİ OLDU

2021 yılında 1408 hekim yurt dışına çıktı. Hekimler mülteci olarak ülkeyi terk etti. 2021’de devletten ayrılan hekim sayısı yani istifa, emeklilik, mülteci olarak devletten ayrılan sayısı 8 bin kişi bir yılda devletten ayrılmıştır. ‘Yok şehir hastaneleri yapıyorum, koca koca bina yapıyorum’ diyorsunuz da içinde hekimi barındıramıyorsan ne işe yarayacak o binalar.  Ancak yaptığın büyük binalarla övünürsün. Sonra dolar bazından kira anlaşması yapar uluslar arası tekellere ancak para aktarırsın. Bugün sağlık sistemi tıkanmıştır. İki hemşire evliyse birisi ayrılsın evinde kalsın çoluk çocuğuna baksın kreşe göndermesin evin temizliğini kendi yapsın durum daha karlı oluyor. Sen bu hemşireyi, doktoru nasıl çalıştıracaksın. Bu Z kuşağı çocuklarını nasıl tutacağız? Ben her gün bin tane laf söylüyorum öğrencilere ama bana ‘maaşını açıkla’ dediklerinde orda kalıyorum. ‘Tamam çalışacağız, bu ülkede kalacağız da senin 26 yıllık eşin bile İstanbul’dan Adana’ya tayin yaptıramadı. Parçalanmış ailelerle mi yaşayacağız?’ diyorlar.

Bu 1400 hekim kardeşim Almanya başta olmak üzere başka ülkelere gitti. Kanada, İsviçre… 1960’larda Almanya’ya işçi gönderiyorduk şimdi okumuş doktor gönderiyoruz. Geçen hafta bir arkadaş Dubai’ye gitti. Alman’ya ‘gelin bakalım doktor musunuz, sınava tabi tutayım ’demiyor. ‘Türkiye’de  hala iyi yetişiyorsun sadece dil bilmen yeter’ diyor. ‘ Adana, Ankara, İstanbul Tabip Odasından bana imzalı kağıt getir. Disiplin suçu işlemediğine, doktor olduğuna dair bir belge getir.’ Diyor.  Hiçbir ülke ‘Sağlık Bakanlığından diploma getir’ demiyor. Sizin hakaret ettiğiniz odalardan ıslak imzalı belge istiyor. Sizin ciddiye almadığınız TTB’den belge istiyor.

Bu gençler dünyanın her yerine yayıldı. Kim ister annesini, babasını çoluk çocuğunu bu ülkede bırakıp başka yere gitmeyi?  Siz hekimleri, sağlık çalışanlarını bu noktaya getirdiniz. Siz daha sağlıkta şiddeti çözemediniz. Hamile hemşireye tekme atıp çocuğuna düşük tehlikesi yaşatanı bir gün de serbest bırakıyorsunuz. Çıkın ‘sağlık çalışanlarına şiddet gösteren karşısında beni bulur’ deyin. Ben de çıkıp gençlere ‘kalmamız için iyi koşullar oluşuyor’ diyelim. 205 hekim 536 sağlık çalışını 85 bin vatandaşımızı kaybettik.

Biz bu ülkenin bu mesleğin aşığıyız. Bu meslek yapılabilir değil. Kimse sizin hakkınızı aramıyor. Bu kentte özel hastaneye silahla girip yangın tüpleriyle doktorumuzu dövdüler. Dışarıda bir grup vardı.  ‘Bunlar kim’ diye sordum. Hekimi dövenlermiş. Aradım polisi  ‘Doktor şikayetçi değil’ dediler.  ‘Ben şikayetçiyim’ dedim.

Bu koşullarda hizmet ediyoruz, ölüyoruz, 205 hekimin kaçı meslekten kaynaklı kaybedildi? 50 bile değil. 205 arkadaşımızı kaybettik covid 19’dan dolayı ama covidden öldüğünü, hastalığı hastanede kaptığını ispatla diyor. Nerde kapacak hastalığı?  Ceyhanlı hemşehrim  Dr. Mehmet Ertane’nin ailesine kaç lira maaş bağladınız, tazminat ne kadar ödediniz? Söylesem insanlar ağlar. Ayıptır.  Kendisi başkasına iş kalmasın diye çalışmaya devam edip acilden yoğun bakıma alıp sen Covidden öldü diye kabul etmedin. İnsanca yaşayacağımız emekliliğimize yansıyacak maaş istiyoruz hepsi bu. On binlerce dolar istemiyoruz.

Bir hekim maaşı yoksulluk sınırı altında açlık sınırının bir tık üstünde.  Performans sistemi değil, sabit bir ödeme istiyoruz. Hekimlik bu parça başı iş olmaz. Etkin bir şiddet yasası, Covid 19’un meslek hastalığı sayılması, güvenli ortamda çalışmak… Atla deve istemiyoruz. Şiddet konusunda cümle kurmak rahatsız ediyor. Bölümümüzde sekreterlik yapan kardeşimize saldırdılar. Acildeki durumunu gördüm. Bir an şu ağzımdan çıkacak gibi oldu ‘hep beraber ağzını burnunu kıramadınız mı ?’diyesim geldi ama birine bir yumruk vurabilme ihtimali bizi mutsuz eder çünkü biz, bize silah sıkanı bile tedavi etmekle mükellefiz. Yanlış karar veren ya da duruşundan hoşlanmadığınız hakimi, savcıyı, veya nüfus müdürünü dövüyor musunuz?

Bu ülkede her gün kadın cinayeti işleniyor. Hayvana yapılana da cinayet diyorum. Sağlık sistemi tıkanmış. Nedeni yanlış politikalar. Yüzüme gülemedi diye baktığınız asistan kardeşim 36 saattir nöbette. Biraz sabredin. Annenizi, babanızı emanet ettiğiniz kişiye laf söyleminin saldırmanın gereği var mı? Bir gün bir hasta geliyor.  Görevli arkadaşım, ‘Randevunuz yok ama doktor hanım yine de bakacak. Sırada hastalar var’ diyor. O hasta ‘hayır olmaz,  önce bana bakacak’ diyor.. Yahu sen kimsin? Benim doktorum her gün 100 hasta bakıyor. Avrupa’da 10 bu sayı. Devlet bunu şöyle görecek. ‘Kamu hizmeti yaparken şiddete uğradı’ diyecek. Birbirimize biraz daha hoşgörülü olalım.  “