VEFA İNSANA YAKIŞAN YÜCE BİR ERDEMDİR | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

VEFA İNSANA YAKIŞAN YÜCE BİR ERDEMDİR

Bu haber 26 Mayıs 2022 - 17:50 'de eklendi ve 324 views kez görüntülendi.

İlk insanlık tarihinden günümüze sürekli gelişen insan, ihtiyaçlarını karşılamak adına hep bir çaba içerisinde olmuştur. Bu ihtiyaçların bir kısmı, gücünün yetebileceği,  bir kısmı ise gücünün yetemeyeceği isteklerden oluşmuştur insanoğlunun. Bu isteklerini karşılayabildiği müddetçe mutlu olan insan, tam tersi bir durumda ise çoğu durumda mutsuz hissetmiştir kendisini. Nefsinden dolayı genellikle kazanmak ve kazançlı çıkmak arzusunda olan insan, bu arzusu karşılandığında hikmeti genellikle kendisinde aramış; olumsuz durumlarda ise eksikliği ya da hatayı kendisi dışındaki faktörlerde bulmaya çalışmıştır çoğu zaman.  Çünkü insanoğlu kazanamayacağını anladığında bakacağı ilk yer ne kaybettiği olur. Esasen alınan olumsuz sonuçlarda muhakkak doğru yapılan icraatlar da mevcuttur. Bunları oradan çekebilmektir esas mesele. Ya da elde edilen olumlu sonuçlarda muhakkak yanlış yapılan icraatlar da mevcuttur. Burada da; “Nerede hangi hatayı yapmasaydım, çok daha iyi sonuçlar elde ederdim” noktasına odaklanılmasıdır aslında mesele.

Peki, hatalar ve doğrular içerisinde dış dünyadaki insanların bizlere olan katkısı ya da bizlerin onlara katkısı nasıl vücut bulup ifade edilebilir hale gelecektir? Bu noktada bizlere doğru bakış açısını kazandıracağına inandığımız kavramın “VEFA” olduğu inancındayım.

Neden?

Dünyanın varoluş gerçeğine bakıldığında hep bir mizanın olduğunu görmekteyiz. Hayatımızda yanlış varsa doğru var, yorulduğumuzda dinlenmenin bir anlamı olduğu gibi… Kariyerde alçalmak var; bir süre sonra yükselmenin olabileceği gibi… İşte bu tipik bir mizandır yaşam döngüsü içerisinde. Tıpkı iyilik ve kötülüğün, mutlu ve mutsuzluğun, başarılı ve başarısızlığın olduğu gibi… Vefa ve vefasızlığın olduğu gibi… İnsanlar soyut düşünür lakin somut davranışlar sergilerler ve bu somut davranışlar üzerinden geri bildirim alır ve verirler.

O halde; hangi davranış karşısında nasıl bir tepki veriyor olmalıyız? VEFA, bu vereceğimiz tepkinin neresinde gizlidir? Yoksa VEFA bugünlerde herkesin ifade ettiği gibi gerçekten de bir semt adı mıdır sadece?

Kelime anlamı olarak Vefa; “Sevgiyi sürdürme, dostluk bağlılığı” anlamına gelmektedir. Peki, bu sanatı nasıl icra ediyor olacağız? İnsanoğlu sevgisini ve dostluğunu ancak vefa minvalinde sürdürülebilir ve muktedir kılabilir. Herhangi bir zaman diliminde kendisine uzatılan elin kıymetini bilen ve bunu unutmayan insan, günümüzün en değerli insanıdır şiarını kabul görmek gerekir. Dolayısıyla iletişimde ve ilişkide olduğumuz insanlara vefakâr davranmalıyız. Güzel ahlak gereği de davranışlarımızı bu yönde geliştiriyor olmalıyız. Hiç şüphe yoktur ki; vefamızın boyutu her bir muhatabımıza göre değişiklik gösterecektir.

Vefa, dostlukta ve muhabbette sebat etme, sevgide, saygıda süreklilik gösterme, bağlılık duymadır. Verilen sözü, her ne pahasına olursa olsun yerine getirme, elinde olmayan sebeplerden dolayı yerine getiremediğinde derin üzüntü duyma, mahcup olma anlamına gelir. Buradan hareketle yapılan iyiliğin, gösterilen sevginin ve saygının karşısında bir minnet duygusu hissetmek gerekir. Bu duyguya vefa denir. Bu tavır ve hareketlerin aksi de ‘’vefasızlık’’ olarak kabul edilir. Vefa, insana yakışan manevi bir sıfattır.

Eşi, dostu, akrabayı gözetmek onlara yardımcı olmak vefamızın gereğidir. Yine çevremizdeki insanlara verdiğimiz sözlere sadık olmamız ve buna göre davranışlarımızı şekillendirmemiz gerekmektedir. Yapılamayacak bir sözü vermektense başlangıçta o beklentiyi oluşturmamak en doğrusudur. Çünkü beklenti oluşturup yerine getirilmediğinde karşımızdaki insanda tatmin ve doygunluk oluşturabilmek imkânsızdır. Bu durum, karşımızdaki tarafından olumsuz bir davranış olarak nitelendirilmektedir. Zıttında ise beklenti oluşturmadan ihtiyacını karşılayabilmek onda tatmin ve doygunluk oluşturacaktır. Bu olumlu durumun o kişi tarafından unutulmaması ve yeri geldiğinde bizim yardımımıza koşmak için çaba sarf etmesi Vefanın sadece bir semt olmadığının en güzel bir timsalidir.

İnsan hayatını manevi yönden kuvvetlendiren bu yüce duygunun, artık günümüzde yok olmaya mahkûm olduğu herkes tarafından bilinmektedir.

Vefanın zıttı vefasızlık artık her yerde kol gezmektedir. Bu erdemi yok eden sebepler nelerdir?

Menfaat odaklı bakış açısı bu erdemin zehridir. Menfi ilişkiler günü birlik ilişkileri doğurmaktadır. Hızla akan zaman içerisinde insanlar, işlerini bir an önce bitirip diğer işe geçme düşüncesiyle, bir öncekini çoktan unutuyor, olmalarıdır. Akabinde yeni işi için işine yarayacak kişiye veya kişilere odaklanmalarıdır. İçinde bu duyguyu taşıyan kimseler de gördükleri vefasızlık karşısında zamanla bu duyguyu bertaraf etmektedirler. Buradan hareketle toplumda herkesin iyisi ben miyim? Ben enayi miyim, gibi anlayışlar hızla yayılmaktadır. İnsanlara bu duyguyu yaşatan ana sebeplerde; doğruluğun, sebatın, sevginin sadakatin, muhabbetin insanı insan yapan değerlerin kabul görmemeye başlamasıdır. Aslında vefasızlık gösteren kimseler gördükleri vefasızlık karşısında üzülmektedirler. Kendileri de başka kişilere vefasızlık gösterdiklerinde gösterdiği vefasızlığın gördüğü vefasızlığın rövanşı gibi düşünerek duygularını nötrlemektedirler. Bu aslında bir nevi vicdanı rahatlatma yöntemidir.

Bizim gibi toplumların bu erdemi koruma, yaygınlaştırma ve nesilden nesle aktarma misyonu vardır. Okullarımızda üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Gençliğe bu duygunun hazzını yaşatmamız gerekmektedir. Bizi ayakta tutan vefa gibi yüce değerlerimizin görmezden gelinmesi; toplumumuzda hissiyatın zayıflamasına, ilişkilerin köhneleşmesine, insanların robotlaşmasına, manevi yönden yok olmamıza sebep olur. Sevgiden, saygıdan, hoşgörüden uzaklaşan, muhabbet yoksunu, sadakatsiz, vefasız toplumlar dağılmaya mahkûmdur. Bir toplumu ayakta tutan değerleridir. En kıymetli hazinemizin toplumsal değerlerimiz olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Peki, günümüzde insanoğlu neden istenilen düzeyde vefa duygusunu sergileyememektedir? Bu durum kendisinden mi kaynaklanmaktadır? Yoksa evrendeki sosyo-ekonomik ve psikolojik sistem bunu mu gerektirmektedir? Bu soruya verilecek olan pek çok cevap olabilir elbette. Ancak ne kadar yaşamsal faktörlerden bahsedersek bahsedelim özümüzdeki dejenerasyonu da gözden kaçırmamamız gerekiyor.

Her daim Vefalı durmaya çalışan insanlara…

Psk. Nermin Uğurbaşçiçekneronom0852@gmail.com