Sosyal Medya İlizyonu.. | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

Sosyal Medya İlizyonu..

Bu haber 23 Haziran 2022 - 15:48 'de eklendi ve 838 views kez görüntülendi.

Sosyal medya kullanıcılığı artan bir ivmeyle popülerleşmektedir. İnsan için beğenilme, takdir edilme isteği doğal bir istektir. Bu bağlamda sosyal medya, insanların bu isteklerini karşılamalarına araç olmaktadır. Asıl sorun, insanlar bu isteklerini karşılarken ne tür paylaşımlarda bulundukları ve ne tür çabalar sergiledikleridir.

Her yaşanmışlığın bir hikâyesi vardır. Sosyal medya bizlere bu yaşanmışlığımızı istediğimiz gibi resmetme ve sergileme imkânı verdi. Bu sebepten dolayı, “İdealize edilen yaşanmışlıklarla gerçek benlik, gerçek yaşanmışlıklarla ideal benlik birbirleriyle uyuşuyor mu?”, “Sosyal medyadaki paylaşımlarda ideal benlikle gerçek benlik arasındaki pergel gittikçe açılıyor mu?” soruları akla gelmektedir.

Benlik sunumu olarak değerlendirebileceğimiz bu paylaşımların, kişide özgüveni artırdığı ya da tam tersi özgüveni zedeleyici olabileceği yönünde oldukça çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar, takip edilen ve takip eden arasında kurulan sanal iletişimde çift yönlü tehlike sinyalleri çaldığını göstermektedir. Paylaşımlarımızla hepimiz, mükemmel olmayı istediğimiz veya başkalarının mükemmel olduğunu zannettiğimiz mükemmel kareler içerisinde kaybolup gidiyoruz.

Kimse başarısızlıklarını ve kötü yanlarını başkalarına göstermek istemez. Sosyal medyadaki paylaşımlarda “beğeni” fazla olduğu zaman kendinizi iyi hissetseniz bile kendinizden ve başkalarından kaygı ve depresyon belirtilerinizi gizleyebilirsiniz. Ancak sosyal medyada yapılan bu tür paylaşımlar takipçileri de etkilemektedir. Onların, “sadece ben mi kaygı duyuyorum, ben mi başarısızım” gibi soruları kendilerine sormalarına neden olmaktadır. Bu durum kişilerin özsaygılarının azalmasına ve depresyona sürüklenmelerine sebebiyet vermektedir. Yapılan araştırmalarda, idealize ettiğimiz yaşamla gerçek yaşam arasındaki pergelin açılmasından dolayı birçok psikolojik sorunla karşılaştığımız ortaya konuldu.

Yaşamda kişisel yetersizlikler olabileceği gibi, başarıya gidilen yolda çabalar da sarf edilmektedir. Çaba sarf edilmesine rağmen çevredeki insanların hayatlarına dışarıdan bakıldığında yetersizlikleri gizlenmiş hatta hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarını görülmelerine ördek sendromu denmesi çok manidardır. İdeal olanla gerçek olan arasındaki en önemli fark kişinin paylaşımındaki görünüşünü kontrol etme imkânına sahip olmasıdır. Instagram’da kullanılan filtreler, photoshop uygulamaları ile kişi, kendi görünüşünü kontrol etme imkânı bulmaktadır. Bu sayede en güzel ve estetik fotoğraflarını sosyal medya aracılığıyla paylaşmaktadır. Gerçek olanı gizleyebilme imkânına sahip olabilmektedir.

Evli bir çift düşünün. Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar. Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. Asansörde tartışarak iniyorlar.

Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor.

Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve tam bir sinir harbi yaşıyorlar. Film de hoşlarına gitmiyor.

Çıkışta bu sefer kadın, kötü bir film seçtiği için eşini suçluyor. Tartışarak eve dönüyorlar.

Şimdi gelelim sosyal medyaya.

Siz bu çiftin arkadaşı olduğunuzu düşünün. Evinizde pijamalarla huzur içinde oturuyorsunuz.

Bu arada Instagram’a arkadaşınızın fotoğrafı düşüyor. İki tane gülümseyen yüz, kucakta kocaman bir patlamış mısır paketi, arka planda filmin afişi.

Fotoğrafın altında şöyle yazıyor;

“Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve aşkım.”

Cümlenin sonunda bir de kalp var. Moraliniz bozuluyor. “Ben evde atletle oturuyorum. Millet nasıl da eğleniyor!” diye canınızı sıkıyorsunuz.

İşte sosyal medyanın illüzyonu bu. Herkes ucu bucağı olmayan bir podyumda ha bire poz veriyor. Seyirciler de bu büyük kıyaslama oyununa özeniyor.

Sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir gayret var. Ama ekranda bu gayret gözükmüyor.

Stanford Üniversitesinde konuyla ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar işte bu durumlar için bir kavram geliştirmişler; “Ördek Sendromu.”

Ördekler gölün üzerinde hiçbir çaba sarf etmiyormuş gibi, rahat ve dingin bir şekilde süzülürler.

Gölün altında kalan ayakları bir makine gibi çalışır ama dışarıdan bakınca hiç belli olmaz.

Sosyal medyada suyun altında kalan kısımlar da ekranda gözükse, inanın kimse moralini falan bozmaz.

Özetle insanların sosyal ağlarda paylaştıkları hikayelerinde, herkese açtıkları mahrem anlarının sahip olunan gerçek benlikten farklı olduğu söylenebilir. Sanal dünya bize sanal algılar sunarken gerçeklikten kopabileceğimizin de göstergesi olmaktadır. Çoğu zaman gerçek hikâye ile gösterilen hikâye arasındaki fark şizofrenik bir tarza bürünerek kişiyi gerçeklikten koparmaktadır! Sonuç olarak sosyal medya paylaşımları için “madalyonun iki yüzü var” denebilir..

Psk. Nermin Uğurbaşçiçekneronom0852@gmail.com