“ KARDEŞCE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK VARKEN DÜŞMANLIK NEDEN? “ | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

“ KARDEŞCE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK VARKEN DÜŞMANLIK NEDEN? “

Bu haber 16 Aralık 2021 - 11:01 'de eklendi ve 555 views kez görüntülendi.

Barış içinde yaşamanı elzem olduğunu vurgulayan Muğla İl Başkanı Michael Eser Aşkar “ Kardeşçe barış içinde yaşamak varken düşmanlık neden?” dedi.

Konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan Başkan Aşkar şu ifadelere yer verdi:

“Bir savaşı düşmanlarını varsa kazanabilirsiniz. Düşman yoksa savaş da yoktur ve barışta gerçek sorunların çözümüne dönük bambaşka bir siyaset yürür!

siyaseti “barış” demeyi bırakalı çok oldu. Sürekli düşmanlar icat edip onlarla savaşarak iktidara tutundu. Siyaseti savaşa dönüştürüp toplumu “biz” ve “onlar” olarak kutuplaştırdı. “Biz”ini gittikçe azaltırken “onlar”ı çoğalttı.

O kadar çok ve o kadar akıl almaz düşmanlar yarattı ki… İçeride düşman, dışarı da düşman… Kürt düşman, Alevi düşman… Kılıçdaroğlu düşman, Akşener düşman… Davutoğlu ve Babacan düşman… Kebapçılar, soğan, patates düşman, marketler terör üssü!

Lobiler düşman; faiz lobisi, döviz lobisi…

Savaş stratejistleri “düşman”ın faydasını bilirler ve savaşta başarının ilk adımının net bir düşman tanımı olduğunu vurgularlar. Düşmanı ne kadar iyi ve net tanımlarsanız kazanmaya o kadar yakınsınızdır.

Savaşta kazanmanın bir yolu da içinde bulunduğunuz ana odaklanmaktır. Bir çatışma anında geçmişe takılmak ve gelecekle oylanmak kadar öldürücü bir şey yoktur.

İşte morale en fazla tam böylesi zamanlarda ihtiyaç duyulur. Etrafınıza topladığınız insanları yüksek bir moralle davaya bağlayıp, kendilerinden çok grubu düşünerek düşmana yöneltemezseniz yenilgi geliyor demektir.

Yenilgi de en kötüsü değildir! Onun geldiğini görmek, duracağın yeri bilmek, gerçekçi çıkışları olmayan çatışmalardan kaçınmak ve kendinize ileride toparlanmanıza yarayacak daha “iyi bir son” hazırlamak da beceridir.

Siyaseti bir savaşa döndürüp kendisinden olmayan herkesi hain ilan eden AKP, akıllı bir savaş stratejisinin bütün aşamalarında da çuvallamış durumda.

Yarattığı düşman enflasyonuyla düşmanlarını tüketti ve etrafında kalanları düşmana inandırmakta, kendilerinden çok gruba ve davaya bağlı tutmakta zorlanıyor. Etrafı boşalıyor.

Düşmansız kaldıkça düşman bulabilmek için şiddetini artırarak en olmadık yerlere el atıyor. Şimdi de sokak röportajcıları düşman. Düşmanlar, çünkü mikrofon uzattıkları insanlar TRT'ye konuşanlar gibi “padişahım şok yaşa” demiyor. Sokakta öyleleri kalmadı pek!

Geçmişte AKP'ye oy verdiklerini, hatta üye olduklarını söyleyenler, “HDP'ye oy veririm, artık onlara vermem” diyerek, en düşman ilan edilenin “düşmanlığı”nın işe yaramaz hale geldiğini gösteriyorlar.

Sokak röportajcılarını düşmanlaştırarak sokaktaki halkı düşmanlaştırıyorsunuz. Artık düşmanlaştıracak kimse kalmayınca da, insanların karşısına tanrıyı çıkarıyorsunuz. Surelere referansla, tanrının onları korkuyla, açlıkla, yoksullukla sınadığını söylemeye başlıyorsunuz.

Bu eşiği de aşmak, dine dayanarak etrafınızda tuttuğunuz insanları tanrıyla karşı karşıya getirmek demek!

Şimdi, bir tarafta kendisinin de sık sık yaptırdığı anketlerdeki halini görerek asla seçim yapmak istemeyecek iktidar var. Öte yanda da, Merkez Bankası'nın olmayan rezervleriyle piyasaya doğrudan müdahalelerine, iç ve dış iş çevrelerine verilen serbest pazar güvencelerine rağmen sürekli zirvelere çıkan korkunç yüzü dolarla “Daha fazla iktidarda kalamazsın!” diyen ekonomi!

Siyaseti bir savaş gibi yürütüp iktidarlarını güçlü ve inandırıcı düşmanların varlığına bağlayanların, yarattıkları düşman enflasyonuyla düşmansız kaldıklarında yapabilecekleri son akılcı savaş hamlesi “iyi bir son” için hazırlanmaktır.

Ancak, görünürde öylesi bir akılcılığın izi de yok!

Şimdi muhalefetin ve solun, “sondan sonrası” için yapacaklarını ve vadettiklerini en net biçimiyle ortaya koyması, onların sokakta ve vatandaşlar arasında içselleştirilmesi zamanıdır. Gecikmeden ve olabilecek en güçlü şekilde!”