Başkan Muzaffer Yüksel; Eşit İşe Eşit Ücret | Yeni Bizim Adana Gazetesi Web SitesiYeni Bizim Adana Gazetesi Web Sitesi

SON DAKİKA

Başkan Muzaffer Yüksel; Eşit İşe Eşit Ücret

Bu haber 09 Temmuz 2019 - 13:48 'de eklendi ve 202 views kez görüntülendi.

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, kamuda çalışan herkesin insanca yaşayacak ücret almasını gerektiğini vurguladı. Yılda iki sefer toplu sözleşme yaptıklarını kaydeden Başkan Yüksel, “Yaptığımız toplu sözleşmelerde sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin maliye sorunlarından, özlük haklarına kadar rapor hazırlıyoruz” dedi.

Gazetemize nezaket ziyaretinde bulunan SES Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, sağlık çalışanlarının her türlü haklarına yönelik sendika olarak yanlarında olduklarını belirtti. Yüksel kamuda çalışan herkes için eşit işe eşit ücret verilmesi gerektiğinin altını çizdi…

Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçileri Kamu Toplu Sözleşmesinde ne bekliyor? Toplu sözleşmeden söz edebilir misiniz?

Sağlık çalışanları yılda iki sefer toplu sözleşme yapıyor.  Bunun adı toplu görüşme. Bu toplu görüşme de biz sendika olarak kamuda çalışan Sağlık ve Sosyal Hizmetçilerine maliye sorunlarından, özlük ve ekonomik haklardan ne bekliyorlar, sorularını yöneltiyoruz. Onlardan aldığımız bilgilerle toplu sözleşme için bir rapor hazırlıyoruz.  Biz istiyoruz ki kamuda çalışan kim olursa olsun insanca yaşayacak bir ücret alsın. Sağlık Bakanlığı da buna benzer yasalar getirdiler Meclise.  Ücretler konusunda dövizin ve enflasyonun kat kat yükselmesi meselesi var.  Bizim sözleşmemiz geçmişten olduğu için ancak enflasyon farkı veriyorlar.  O enflasyon farkını da devlet kendine göre alıyor.  Mesela temmuz zamlarını 1 Temmuzdan itibaren uygulamaya başladı.  Onun da amacı şu; Temmuzda 6 aylık enflasyonu veriyor. O enflasyonu da acaba memurlara biraz daha düşük zam verebilir miyim?  Onun için bekletiyorlar.  Hem insanca yaşayacak bir ücret hem de insanlara enflasyon ve döviz farkının hemen verilmesini istiyoruz.   Yani eşit işe eşit ücret diyoruz. Meclise emeklilik yaşı diye bir şey getirdiler.  Sağlık çalışanlarının emeklilikte ki maaşı çok düşük.  Çünkü ek göstergeler düşük.  Burada da şöyle bir oyun yaptılar;  Bunu hekimlere ve diş hekimlere tanıdılar.  Oysa bunu tüm sağlık hizmetlisine vermeliler. Uzman hekimlere ayda 2 bin lira, İş Tabipleri ve Pratisyen Hekimlerine ayda bin beş yüz lira emekli zammı yaptılar. Biz de “Bunu tüm sağlık çalışanlarına kademeli olarak uygulayın, böyle bir eşitsizlik olmaz” dedik.  Onda da doktorlara şöyle bir şey yapıyorlar.  Diyor ki “Kamudan emekliysen sana ben o emekli maaşını veririm.  Ama sen SSK emeklisisiysen vermem.  Ya da emekli olduktan sonra eğer bir özel hastanede çalışıyorsan SSK’ya tekrar kaydolursan yine vermem.”diyor.  İkincisi yıpranma payı çıkardılar.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözüyle “size 5 yıla bir yıpranma payı vereceğiz” dendi. Bunda da sadece sağlık çalışanlarına yani hemşire, doktor, teknisyene verdiler orada ki hizmetli, yardımcılara verilmedi.  1 Ocak 2019 itibaren çalıştığın sayı sayılacak.  Birde fiili hizmet payı var. Bu çalışmadığın sürelerin sayılmaması demek.  Yani senelik iznin, raporların sayılmıyor.  Bizde tüm çalışanların geçmiş hizmetleriyle beraber o fiili hizmetinde kaldırılarak adaletli bir şekilde ödensin istiyoruz.  Üçüncü durum ise ek gösterge dediğimiz malum bir durum sürekli mecliste yayınlanıyor.  3 bin 600 ek gösterge var.  Biz diyoruz ki en düşük ek 3 bin 600 olmak üzere tüm çalışanlara olsun.  Ek göstergenin faydası; Emekli maaşı ve ikramiyenin artmasıdır. Bunun herkese verilmesini istiyoruz. Bunu hep erteliyorlar ama toplu sözleşmede halledilecek şeyler bunlar. Diğer taraftanda Temmuz ayı geldi. İnsanların maaşları vergi diliminden dolayı aşağıya düşüyor. Dolayısıyla vergiler olanlardan alınsın diğerlerinden alınmasın.  Her iş yerine 0-6 yaş kreşleri yapılması lazım. Çünkü sağlık camiasının hepsi bir yerlerde çalışıyor. Sağlık çalışanları nöbet tutuyor,24 saat orada kalıyor. Çocuğunun sorunu olmaması lazım.  Kreşler yapılıyor ama bir çocuğun kreş günlüğü 950 lira. Aile zaten 950 lirayı verebildikten sonra zaten ev de bakacak birini bulur. Buna benzer toplu sözleşmeye giderken bunları öne sürerek iletmek istiyoruz. Tıp Fakültelerinde hekimler mezun oluyor. Şimdi orada da arşiv soruşturulması yapılıyor.  Öğrenci o kadar emek vermiş, çalışmış, sınavı kazanmış ama ataması yapılırken güvenlik soruşturması yapacağız diyor devlet. Yaptıkları şey şu; “Senin annen sendikacı, baban bir partinin üyesiydi”diyor. Ne oluyor atama yapılmıyor.  Bunun olmaması lazım.  Çünkü suç şâhısa mükelleftir.  Yani memurun buna benzer durumlarında toplu sözleşmede halledebileceğimizi düşünerek 1 Ağustosa hazırlanıyoruz. Memurlara aşılamak istedikleri en büyük sorun iş güvencesi. Bunların engellenmesi genel isteğimiz.  Adana’da Şehir Hastanesi kuruldu.  Şimdi sanırım 9 tane şehir hastanesi var. Sağlık Bakanlığı’nın şöyle bir politikası var;  Sağlık Bakanlığının kendi bütçesi 48 milyar civarında onun artısı 37 milyar civarında da döner sermayesi.  Sosyal Güvenlik Kurumu sene başında şöyle bir politika izliyor; “Sağlık Bakanlığına bir miktar para vereceğim. Ne kadar para olursa olsun benim sana göndereceğim ne kadar hasta varsa bakacaksın.   Mesela devlet hastanesine bir miktar gönderdiyse sen benim gönderdiğim hastayı geri göndermeyeceksin. Bakacaksın o hastaya “diyor.  Bu seferde paralar yetişmediği için hastane borçlanmak zorunda kalıyor.   Özellikle de bu üniversitelerde oluyor.  Borçlanınca medikal, ilaç alamıyor hastalarda aksamalar başlıyor.  Adana Şehir Hastanesini ele aldığımız zaman 2013’te anlaşması yapılmış. Kirası 115 buçuk milyon lira.  Dolar ve enflasyonun yükselmesine göre 3 ayda bir güncelleşecek.  Yani şu an kirası 6 katı arttı.   Birde sağlık destek hizmeti diye bir hizmet var. O hastanenin içinde laboratuvar, röntgen, otopark, sitelizasyon ve temizlik vs hepsinin karşılığını şirkete ödemek zorundalar.  Ve 2021 yılında hastaneler tamamlandığı zaman Sağlık Bakanlığı bütçesi %65’i Şehir Hastanelerine gidecek yarısıda zaten personel gideri olduğundan sağlıkta hangi hizmetleri yapacaklar? Şehir Hastanelerinde geçerli maddelerden bir tanesi kadrolu personel çalıştırılmamasıdır.  Onun için devlet hastanelerinde çalışan işçiler başka hastanelere nakledildi.  Şimdi Şehir Hastanesine taşeron işçi alınıyor.  Birde doktorun yanında sekreter bulunmayacak.  Onun da amacı eğer bir yanlış ilaç yazıldıysa Doktor “Ben onu doğru söyledim sekreter yanlış yazmış” diyor. O zaman hastane idaresi ve şirket ceza alacağı için onu da devlete bırakıyor riske atmıyor kendini.  Şimdi bizim halkımız seviniyor. Odalar büyük yer büyük diye.  Odalar büyük çünkü temizliğini, elektriğini, ısınmasını metre kare üzerinden hesaplıyor.  Hastanede otopark yapmışlar özellikle kadın doktorlar otoparka girip çıkmakta korkuyorlar.  Çünkü yeterli güvenlikleri yok.  Bunların getirdikleriyle diğer hastaneleri kapatamadılar, kapatacaklar.   Yani Adana halkı bu hastanelere sahip çıkmazsa yarın bu hastanelerin hepsi yok edilecektir. Biz istiyoruz ki hastane olarak kalsın.

Özel Hastaneler hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce özel hastaneler olmalı mı?

Özel hastaneler olmalıdır. Ama kendi gücüyle var olmalıdır. Devletin desteğiyle, kamunun paylarını özele aktarmakla olmaz.  Şu an Türkiye’de uygulanan o. Ona da şöyle bir cevap vermek lazım.  Bir ülkede özel hastaneler zincirinin sahibini Sağlık Bakanlığı yapıyorsa ona bizim diyecek bir şeyimiz yoktur.  Ankara numune Hastanesinin yerini alabileceğini, sağlık vadesinde yerini alabileceğini söyledi. Bunları yalanladı ama yalanlasa da ateş olmayan yerden duman çıkmaz.  Özel hastanelerin sahibi bunu yapıyorsa bizim diyecek lafımız yok.  Özel hastanelerde devlete yakın olanlar yaşayacaktır diğerleri zaten özellikle Şehir Hastanelerinin karşısında yıpranıp gidecektir.  Geçen bir yazı okudum. İngiltere de vergilerle hastaneler idare ediliyormuş ve devlet hiç yardımda bulunmuyormuş.  %7’lik bir yardımı mevcutmuş. Yani diyeceğim o ki biz hem sağlık primi hem vergimizi ödüyoruz. Tek şey şu ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti vermek mümkündür.  O da halktan aldığı primlerle tam teşekküllü kamu yararına hastaneleri açmak oluyor.  Özel hastaneler yani şehir hastaneleri biraz il dışında olduğu için gece 12’den sonra acile pek hasta gelmiyor.   Bugün özel hastanelerin fiyatı devlet hastanelerine göre %200’ü.   Birde şöyle bir şey var; Kalp ve Kanser tedavilerinin özellerde ücretsiz olması lazım.  Ben özel bir kurumum diyor ve para alıyorlar.  İnsanlarda mecbur veriyor. Çünkü sağlığın telafisi yok.  Birde bizim en önemli sorunumuz sağlıkta şiddet. Böyle bir toplum olamaz.  Ya sen tedavi için geliyorsun ama seni tedavi edecek adamı dövüyorsun.  Biz bununla ilgili çok akılma yaptık.2 ile 4 yıl arasında bir hapis cezası olsa bir caydırma olabilir mi?  Artık doktor ve sağlık çalışanı itibarını kaybetti.  Bu itibarı yenemiyoruz. Yasa çıkardılar dediler ki “ Polise gitmeyeceksin, savcılık iş yerinde sizin ifadenizi alacak.   Ya siz çocuk mu avutuyorsunuz? Bu ne demek biliyor musunuz?   Doktora sen dayak yesen de iş yerinde olacaksın.  İşini yapacaksın, hizmet aksamayacak denmek isteniliyor.   Geçen günde Sağlık Bakanlığının yayınladığı bir kitapçık vardı.  Doktor göz ahengi kursun, tıbbi terimler kullanmasın, sinirleniyorsa bir arkadaşını çağırsın soğuk su içsin.  Şiddete böyle çare bulunur mu? Derdimiz çok büyük anlayacağınız.

Röportaj: Ezgi Türe